İnsanın enerji sistemine olan hayranlığım 2001
yılında Reiki aracılığı ile çakralarla tanışmamla başladı. Önceleri Reiki
uygularken, tam olarak ne olduğunu, ne işe yaradığını tam olarak bilemesem de
bana ve çevremdekilere iyi geldiğini yavaş yavaş anlıyordum. Rahmetli nenem, ailemin
evine ne zaman gitsem, çorabını çıkarır, ayağını uzatır, 'kızım' derdi, 'gel de
o şeyi yap bana, ellerin dizimdeyken içim ısınıyor, adı neydi, işte o şeyi yap
bana'...
Nenem yaşasaydı da keşke ben ona hep “o şeyi”
yapabilseydim...İnsan ancak o “kafalar güzel” geçirdiği 20'li yaşlardan sonra
30'lara gelince yaşamın ve çevresindeki insanların, aile büyüklerinin (ve küçüklerinin)
ne kadar ama ne kadar kıymetli olduğunu anlıyor...
Çocukken köyde geçirdiğimiz ilk yıllarım ve
yazları geri dönüp özgürce doğada geçirdiğim zamanlarım sanırım kişiliğimin ve
hayata bakış açımın, maceracı tarafımın oluşmasındaki en büyük katkıdır. Çok
kitap okurdum ve evet aynen şimdiki gibi çalışkan ve araştırmacı bir çocuktum.
Onlu yaşlarda okuduğum kitapların özetlerini, basım yılını, ilginç bölümlerini
yazdığım not defterlerim vardı.
Okula gitmeden bir gece önce mutlaka tüm
dersleri ve konularını okur, İngilizce dersleri için bir üniteyi tamamen okur,
özetler ve bilmediğim kelimeleri öğrenip onlarla cümle kurardım. Almanca
öğrendikten sonra İspanyolca öğrenirken bir cümlenin hem Almancasını hem
İspanyolcasını (bir de İngilizcesini) not alarak çalışırdım. Bu çalışma biçimi
kendi kendime geliştirdiğim bir şeydi. Zeki biri olduğumu bilirdim ve her şeye
merakım vardı. İnsanın her şeyi ama her şeyi öğrenebileceğini ve hayatta
istediği her şeyi yapabilecek kapasitede olduğunu daha çocukken fark etmiştim ama
bunun için zaman ve emek harcamak gerektiğini de.
Peki bir çocuğun bile istediği yaşamı yaratma
gücü varken, yetişkin bireyler olunca istediğimiz hayatlarımızı yaratmak ya da
mutlu olmadığımız durumları değiştirmek konusunda neden bu kadar zorlanıyoruz?
Gelecekle ilgili müthiş kaygılarımız hangi aşamada devreye giriyor?
Sorunlarımızla yüzleşmek yerine neden bir kurtarıcının gelip sihirli bir
şekilde her şeyi çözmesini bekliyoruz?
İnsan neden kendi kendini iyileştirebilecek
güçte olduğunu görmek istemez?
Yoksa dramın içinde kalmaktan sağladığı faydalar mı var?
Yoksa dramın içinde kalmaktan sağladığı faydalar mı var?
“Neden iyileşmek istemiyoruz?”
Pek çok açıdan cevaplanabilecek bu sorulara,
beni hayatta (en azından 30’larımdan sonra) en fazla heyecanlandıran alan olan
insan bedeni ve enerji sistemi açısından bakmak ve o cevapları kendi yaşam
pratiğimde araştırmak en büyük tutkularımdan biri oldu. Bu nedenle olsa gerek Reikiden
sonra hayatıma yoga girdi ve devamında enerji boyutu ile doğrudan bağlantı
kurabildiğim bir uygulama olan yin yoga,ardından da aile dizimi gibi karmik
boyutlarla tanıştım.
Ama özellikle birkaç sene önce hayatımın en
büyük sorgulamasını yaptığım bir dönemde katıldığım, sevgili hocam Paul Grilley
ile “Çakralar, Meridyenler ve Meditasyon” eğitimindeki yoğun çakra
meditasyonlarından sonra, o boyut ile sadece hissel değil, görsel olarak da çok
güçlü bir bağlantım olduğunu fark edince, çakralar tekrar hayatıma girdi.
Kaliforniya’da Redwood ormanlarının içinde
geçirdiğimiz 3 haftalık inzivadan sonra evime döndüğümde, her sabah 7’de
kalkıp, yatağımın yanında serili olan matıma geçip, kolay bir meditasyon
oturuşunda, meditasyon yapmaya başladım. Bu sırada yanımda bir günlüğüm vardı.
Her hafta farklı bir meditasyonu uyguluyor, sonrasında notlarımı alıyor, bana
nasıl geldi, ne hissettim, ne gördüm....bütün ayrıntılarıyla yazıyordum.
Aylarca bu uygulamaya devam ettim. Her bir çakra için ayrı ayrı haftalarca
çalıştım. Bir süre sonra da birkaç çakrayı beraber çalışmaya başladım.
Bu yoğun meditasyon süreci, rüyalarımda da
devam ediyordu. Hangi çakra ile ilgili çalışıyorsam onunla ilgili (örneğin 1. çakra
kökler, aile, atalar; 2. çakra ilişkiler) rüyalar görüyor ve çoğu zaman o
rüyalarda bazı cevaplar buluyordum. Benim için çok ama çok büyülü, bir o kadar da
zor bir süreçti. Zordu çünkü kendi konfor alanımdan çıkmam, disipline olmam,
vazgeçmem ve bazı şeylerden mahrum kalmam gerekiyordu.
Daha önce kitaplarda yazan tanımları artık
daha derinlemesine anlamaya başlamıştım ve Karma ile ilgili kendi üzerimde
yaptığım çalışmalardan sonra bu sistemin nasıl çalıştığını ve insan denen
varlığın gizemini bir kez daha gördüm. Son birkaç senedir çakraların
psikolojisi üzerine okumalar ve uygulamalar yapıyor, öğrendiğim öteki
sistemlerle harmanlayarak çalışmalar yapıyorum. Birkaç ay içinde de dünyanın en
güzel ülkelerinden biri olan Bali’de bu konuyla ilgili dünyadaki en önemli
uzmanlardan biri ile çalışmaya gideceğim için çok heyecanlıyım.
Heyecanlıyım çünkü insanın kendisini
iyileştirme gücü olduğunu biliyorum.
İnsanın kendi içsel yolculuğuna bu veya bunun gibi araçlardan biri ile çıkabileceğini biliyorum. Bu yolun oldukça acılı olduğunu daama kendini, gerçek benliğini, içindeki kutsal tapınağı bulmanın ne kadar özgürleştirici olduğunu da biliyorum. Ve bana göre çakralar işte o tapınağa açılan kapılardan biri. Her birinin kendi dünyası ve anlamı, oluşum süreci ve hikayesi var. O hikayelerden bazılarını geçmiş yaşamlarımızdan, bazılarını ailemizden ve atalarımızdan getiriyoruz, bazılarını da gündelik yaşamlarımızdaki davranışlarımızla biz yazıyoruz. Yani her birine ait senaryolar var. Yaşam da bize o senaryolara uygun mekanlar, insanlar ve olaylar yaratıyor ki o hikayeleri okuyabilelim. Bir kez okuduk ve anladık mı, o hikayenin bizimle işi kalmıyor.
İnsanın kendi içsel yolculuğuna bu veya bunun gibi araçlardan biri ile çıkabileceğini biliyorum. Bu yolun oldukça acılı olduğunu daama kendini, gerçek benliğini, içindeki kutsal tapınağı bulmanın ne kadar özgürleştirici olduğunu da biliyorum. Ve bana göre çakralar işte o tapınağa açılan kapılardan biri. Her birinin kendi dünyası ve anlamı, oluşum süreci ve hikayesi var. O hikayelerden bazılarını geçmiş yaşamlarımızdan, bazılarını ailemizden ve atalarımızdan getiriyoruz, bazılarını da gündelik yaşamlarımızdaki davranışlarımızla biz yazıyoruz. Yani her birine ait senaryolar var. Yaşam da bize o senaryolara uygun mekanlar, insanlar ve olaylar yaratıyor ki o hikayeleri okuyabilelim. Bir kez okuduk ve anladık mı, o hikayenin bizimle işi kalmıyor.
Ama okuduğumuz hikayeyi henüz anlamadıysak,
yaşam aynı hikayeyi defalarca önümüze çıkarıyor; oyuncular değişiyor, mekan ve dekor
değişiyor ama senaryo aynı kalıyor.
Tanıdık geldi mi?
Senin hayatında da tekrarlanan senaryolar var mı?
Senin hayatında da tekrarlanan senaryolar var mı?
Namaste.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder