-Gavurun Torunu…Ermeni Dedem…
Yolculuğa başlarken çok heyecanlıydım.Havaalanından Malatya ya gidip ,köy garajına ulaştığımda bizim köyün arabası neredeyse kalkıyordu.Hızlıca köy minibüsüne bindiğimde biliyordum ki dört gün sonra geri döndüğümde herşey farklı olacaktı .
Gözümde gözlüğüm ,elimde kitabım ,ara ara camdan dışarı bakıp saatimi kontrol ederken arkada oturan beyaz saçlı amca sordu bana
-Kızım kimlerdensin?
-Eeee şey , babamla buluşacağım ben ,sizin ordan değilim.
Tatmin olmadı.Ben se büyükşehir insanı güvensizliğimle önüme dönüp okumaya devam ettim.Yaklaştığımızda minibüsün şöförü tekrar sordu nereye gittiğimi.Kimlerden olduğumu.Dedemin adını söyledim.Bizim buralarda kim olduğun değil ,kimin kızı yada kimin torunu olduğun daha önemlidir.Çünki ailenin ,soyunun bir hikayesi vardır.Ve iyi ise bu hikaye güler yüzle karşılarlar seni,kötü ise bilmiyorum…
Babamla buluşup dedemlerin evine doğru yola çıkıyoruz.Köye yaklaştığımızda 18 sene önceyi anımsamaya çalışıyorum. Tam 18 sene oldu buraya gelmeyeli,acaba şimdi nasıldır?
Eve girip yani ev dediğime bakmayın ,o eski çocukluğumun evi değil artık ve hatta o evin yerinde bile değil ama aynı köyde farklı bir ev,dedem ,nenem , babam ,annem ve babamın yengeleri beraberce oturup sohbet ediyoruz.Nenem kömbe yapmış,çayla beraber yiyorum.Öyle severim ki kömbeyi günlerce yiyebilirim…
Etrafa bakıyorum,sapsarı otlar heryerde , dağlar boyunca ,adeta bir yağlıboya tablonun içindeyim.Hissetmeye çalışıyorum ,ben burda doğdum ve şimdi burdayım tekrar.Bu nasıl bir şey ,tekrar gelmek ,upuzun bir hayatı sırt çantama koyup gelmek…Birsürü yaşanmışlıkla,bilgiyle ,hisle gelmek…Ama biliyormusunuz oraya gittiğim anda şu anki hayatımın hisleri yoktu sanki.Sadece öncesi ve şimdisi vardı ve pekçok başka şey…
Biraz köyden bahsedeyim, burası babamın köyü ,yol geçer arasından.Yolun yukarısında 2 ev (ki bunlar babamın ve amcasının eviydi;eviydi diyorum çünki artık sadece taşlar var bu evlerin yerinde…)
Annem ve babamla gidiyoruz eski evlerinin yani taşların yanına ,oturuyoruz.Babam hüzünlü,ben hüzünlü .Kendi çocukluğumu ararken babamın çocukluğu çıkıyor karşıma.Ben hem kendi hem de babamın hüznünü taşıyorum,yaşıyorum.
Anlat diyorum babama ,nasıl yaşardınız burda ?
Ermeni dedesini ,ismini taşıdığı ve ilk doğan oğluna da ismini verdiği dedesini anlatıyor bana.Vakti zamanında dağlarda tek başına dolaşırken korku ve endişe içinde bulmuş olduklarından bahsediyor dedemi.Sanırım 5 yaşlarındaymış.Yolda tek başına bulmuşlar ,ne Kürtçe ne de Türkçe biliyormuş.Almışlar evlerine getirmişler,evlat edinmişler.Bir ritüelden bahsediyor babam vaftiz edilmeye benzer,evin erkeği uzun beyaz bir elbise giymiş ve artık bu çocuk benim ,onu koruyup kollayacağız ve mirasımdan da faydalanacak demişler.Büyüdüğünde ise evin genç kızı ile evlendirmişler.Gulum nene ile : sonra dedem ,sonra babam ve sonra da ben olmuşum .Aile böylece büyümüş…
-Peki diyorum ;Kimmiş? Ailesi yok muymuş?
Susuyor babam ;gözleri doluyor,benim de …Hissediyorum Ermeni dedemin yanlızlığını , belki de hala taşıyorum o yanlızlıktan bir parcayı…Onun o ait olma çabasını..
Genç bir delikanlı olduğunda Halep’e çalışmaya gitmiş bir vakit .Orada yaşlı ve gözleri görmeyen bir adama sormuşlar sen tanırmısın bu çocuğu diye ,Kimlerdendir?Kafasını ellerinin arasına almış dedemin ve demişki evet bu çocuk şunlardandır:Küçükken ağaçtan düştüğü için kafasının arkasında derin bir yarık vardır.Bir de kardeşi vardır ama kayıp :ailesi yollara sürüldüğü için yada öldürüldüğü için iki kardeş yolllarda kaçarken kaybolmuşlardır.Teyzesi burda yaşar ailesinin geri kalanı Amerikada yaşar…
Ermeni dedemi o akşam teyzesinin evine götürmuşler.Orada kalsın diye kıyafetlerini çıkartıp suya koymuşlar ,gitmesin geriye diye…Ama dedem artık Malatya da yaşadığı ,yeni bir ailesi , hatta çocukları ve yeni bir kaderi olduğu için kalmak istememiş orda.Islak giysilerinı giymiş ve gece yarısı kaçakçıların yardımı ile dönmüş Malatya”ya ,köyüne…
Ve işte orda dedemin evinden geri kalanların yanı başında sessizce oturup,anne ve babamla onu anıyoruz.Yusuf dedem çok iyi bir adammış diyor babam. Elinden her iş gelirmiş ,zanaatkarmış.Sessiz ve dingin bir adammış.Kendini sevdirmek ,kabul ettirmek istermiş. Ama nedense o küçüçük köyde bile insanların bazılarının sevseler de arkasından Gavur dediklerini duyarmış…
Babam 11 yaşında Elbistan’a okuma gittiğinde kaldığı evden bahsediyor ardından.Bir arkadaşıyla beraber kalır , kendi babasının haftada bir getirdiği yiyecekleri yerlermiş.Dedem ziyareterine geldiğinde çarşıya inerlermiş.Dedem birkaç metre önden yürürmüş,ayrı gayrı.İstemezmiş kendi oğlu olduğunu bilmelerini.Kötü baksınlar kötü davransınlar istemezlermiş yokluğunda .
Zira Gavurun Torunu derlermiş arkasından …
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder