1 Temmuz 2013 Pazartesi

YOGA ‘AŞKI’ ÖLDÜRÜYOR MU?


Dün gece biriyle karşılaştım.Aslında neredeyse tam bir sene önce bu zamanlarda karşılaşmıştık ve aramızda yoğun bir şey olmuştu.Ne olduğunu çok tarif edemem ama garip bir şeydi.

Sanki bizi bir araya getiren görünmez bağlar vardı.Sanki bir sarmalın başındaydım ve o sarmal içeriye doğru hızlıca dönüyordu ama aynı zamanda da dibe ,karanlığa ve bilinmezliğe doğru da çekiyordu beni ve gönüllü olarak o dibe çekilmeyi istiyordum. Bildiniz mi bu duyguyu ?Tanıdık geldi mi ?
Hani bu tamamen benim deneyimim ve hissettiklerimdi. Onun da benzer duyguları olduğunu biliyordum ama yine de tüm söylediklerim kendimden çıkanlardır.
Sonra bir şey oldu ve bir ilişki yaşayamadık.Benim için bunun kabulü biraz zor oldu ama bunun üzerine epeyce düşündüm ve meditasyonlar yaptım.

Neyse bu hastalıklı aşk tanımımdan sonra geleyim mevzuya.
Dün gece aynı masadaydık bir muhabbet ortamındaydık .Bir şey hissettim mi, hayır...ama zihnimin hatırladığı şeyler var mıydı ... evet.Bu çok ilginçti.
Bir keresinde bir konuşma dinlemiştim meşhur Ted Talks tan.”Experience Self “ve “Remembering Self”ten bahsediliyordu. Yani “Deneyimleyen Kişi “diyeyim ben ona self için daha doğru bir kelime bulamadım ve” Hatırlayan Kişi”.
O anı yani dün geceki anı “deneyimleyen ben” hiç aşk benzeri bir duygu hissetmezken o anda her şey normalken, “hatırlayan ben” gerçekten hatırlıyordum .Onu arzuladığım zamanları ,sesini duyduğumda hissettiğim heyecanı, konuşmalarımızı, gülmelerimizi...ama aslında hislerim tamamen geçmişte kalan başka bir zaman ve deneyime ait olan şeylerdi. Şu anki gerçekliğimle uyuşmuyorlardı. Yani hissettiğim ve yaşadığım
anda yoktular ,sadece hatırladığım anlarda varlardı. Yine o konuşmada diyordu ki ne zamanki deneyimleyen kişi , hatırlayan kişiden baskın çıkıyor , ki bunu öğreniyoruz belli çalışımalar ve disiplinlerle ,o zaman deneyimleyen kişi halimize daha yakın oluyoruz ve anın gerçekliğine daha yakın oluyoruz.
İşte başlıkta da sordum ya  yoga ‘aşkı’ öldürüyor mu diye? Sanırım biraz ...Nasıl mı?  Anlatayım...Anlatacaklarım tamamen kendi deneyimlerimden ve katıldığım çalışmalardan (özellikle aile dizimi) öğrendiklerimdır.Belki bazılarınız hadi ordan diyecek bana ama olsun...
Aşk kavramı ve sevgi kavramı farklı şeyler. Aşk belli bir talep karşılığında oluşan bir şey. Karmamızdaki bir yoksunluğun, karşımızdakinin karmasıyla belli bir noktada denk gelmesiyle oluşan birbirimize kanca olduğumuz hastalıklı bir durum.
Örneğin babanızdan alamadığınızı düşündüğünüz ilgi ve alakayı kendinizden oldukça yaşlı erkeklerden almak gibi yada bir partner ilişkisinde rollerin ebeven olarak oynanması  gibi.Yani anlayacağınız aşık olduğumuz kişiler  çoğunlukla bilinçaltımızda shadow yani gölge dedigimiz yerlerde gizli kalmış, bastırılmış, bize ait değillermiş diye düşündüğümüz arzu larımızın yansıması olarak karşımıza çıkan kişiler.Mesela çocukken babanıza duyduğunuz hayranlık ve ona ait herhangi bir imaj beğendiğimiz erkek tiplerini direk etkiliyor ve belirliyor.Örneğin ben gömlek giyen ve hatta gömleğin kollarını kıvıran bir erkeği oldukça çekici bulurum.Gülmeyin ama öyledir.Gömlek demek benim için erkeklik kavramına denk düşen birşeydirJ
Sanırım bu çocukluğumda babaya hayran bir kız olarak  babadan hatırladığım bir imaj...

İşte aşk böyle oluşan bir durum. İngilizcede ‘fall in love’ denilir yani aşka düşmek, gerçekten bir şeyin içine düşeriz aşık olduğumuzda.Ne olduğunu yada nasıl olduğu veya karşımızdaki kişiyle neden olduğunu birtürlü anlamayız. Kafamız güzel olur, beynimizin kimyasi değişir ta ki karşimizdakinin gerçek halini görene kadar, iste o zamanlar gercek sevgi sınavı başlar...





Neyse efendim gelelim yogaya...
Yoga, meditasyon ya da bunun gibi disiplinlerle çalışmaya başadığımızda belli bir değişimden geçeriz. Bu hemen olan birşey değildir. Zamanla olur.Bazen yıllar sürer ve her adımda yeni şeyleri fark ederiz.Çok zorlu süreçleri de vardır.İnsanı kendi gerçekliğiyle karşı karşıya getiren ama aynı zamanda o gerçekle başedebilmek daha doğrusu kabul edebilmesi için bir taraftan onu zihinsel , duygusal ve bedensel olarak güçlendiren de çalışmalardır  yoga ve benzeri çalışmalar...
İşte o zaman bir durum yaşadığımızda misal’ aşk’ durumu diyelim: bir an için o durumu dondurup, ondan bir kaç adım geriye çekilip şöyle bir bakmaya başlarsınız. O iki kişilik resim yerine daha büyük bir resme bakmaya başlarsınız.Ne oluyor burda diye? Ben neden böyle bir ilişki yaşıyorum, neden benim karşıma bu adam çıktı şimdi?Bu sevgi mi, yoksa talep ettiğim birşey mi var?Bende eksik olan hangi duygu ya da boşluğu doldurmaya çalışıyorum.Evet bazen tüm bu sorular ve çelişkiler biraz savrulmamıza kendimizi yemeğe, alışverile, tatlıya, cipse yada kırmızı şarabın  şevkatli kollarına bırakmamıza sebep olur.Ama sonra bir an gelir...Ve anlarsız.
Gerçekten anlarsınız.Yani zihninizle değil kalbinizle ve ruhunuzla anlarsınız. İşte o anlar hayattaki aydınlanma anlarıdır.
O zaman karşınızdakı kişiye de, sizi görünürde üzen, acı çektiğinizi zannettiğiniz ilişkiye de teşekkür edersiniz. Artık yeni birşey öğrenmişsinizdir ve kendinize daha da yakınlaşmışsınızdır. Biter mi?Artık beyaz atlı prens mı çıkacaktır karşınıza? yooo
Başka bir şeyi size öğretmek icin yeni biri çıkar karşınıza ve hayat böyle böyle devam eder...
İşte evet, yoga aşkı öldürüyor mu? Biraz desek miJ
O kaybolduğumuz, uğruna şarkılar yazıp filmler çektiğimiz, acı pınarlarında gönüllü olarak yıkandığımız aşk artık öyle görunmemeye başlar.Yine de yaşarsınız ama tamamen farkındalıkla...Ne yaşadığınızın bilinciyle...


Neyse efendim , yazımı aşağıdaki dizelerle bitireyim.
Tüm seveneler gelsin!
Namaste

Allah öldürür dünyadan alır
Sen beni öldürdün dünayda bıraktın…