Berlin...‘Yüzyıllık Yanlızlık’...
Elindeki kitabı okurken her zaman yaptığı gibi bazen durup okuduklarını tekrar düşünüyor, hayal etmeye çalışıyordu o satırlardaki yaşamları.Bazı cümlelerin altını çiziyor ,sonra tekrar okuyordu.Bu çocukluktan kalma bir alışkanlığıydı. Daha çocuken,ilkokuldayken bile kitap okumaya ve kendi kütüphanesini kurmaya başlamıştı. Elbette bunda babasının da etkisi vardı . Yaz tatillerinde ona kitaplar alır, bu kitapların hepsini okumasını söylerdi. Hatta bir defterin olsun kitaplarının özetini de çıkar demişti babası . Hele ki bir yaz “Can Yayınları”nın beyaz bir çanta içindeki çocuk kitapları serisini almıştı babası ona; ‘Şeker Portakalı’, ‘Çocuk Kalbi’,
‘80 Günde Devri-alem ‘Ne güzel geçmişti o yaz …
Kendisini en çok etkileyen bölümlerin altını çizer ve sayfa numaralarını not ederek yazardı defterine. Bunu çok severdi çünki bir süre sonra bu özetleri tekrar okur ve o kitabı okuduğu dönemde onu etkileyen bölümleri hatırlar ve düşünürdü ;demek ki o yaşımdayken bu kelimeler beni derinden etkilermis derdi kendi kendine gülümseyerek .
Ve hatta seneler sonra çok ani bir hastalıkla vefat eden çok sevdiği bir arkadaşının kendisine verdirdiği ‘Duygu Asena’nın kitabındaki altı çizili bölümleri okumuştu . Sanki başkasına ait mahrem bir şeyi okuyormuşcasına bir suçlulukla düşünmüştü hüzünle; canım arkadaşım demek ki seni etkileyen bu cümlelerdi diye ve bir daha o kitabı eline alamamıştı. Kalbi sıkıştı ve hemen kafasını o anılardan aldı çok üzülüyordu o anları düşünürken …
Aradan seneler geçmiş olsa da hala o not defterlerini saklardı ve bazen hayata karsı yorgun olduğu ,geçmişini ,çocukluğunu düşündüğü zamanlar gelirdi evine ; açardı o defterleri ve okurdu yazdıklarını .Kimmişim ,nereden gelmişim ,ne hissedermişim diye arardı geçmişini o satırlarda.Otuz yaşlarında bazen farkederdi ki onbeş yaşında hissettiği bazı duygular hala oradalardı daha masum halleriyle. Şimdi ise daha bir yaşanmışlıkla hüzünlenir kapatırdı o defterleri. En gizli yerlere koyardı ve belki bir gün çocuklarım da okur bu notları diyerek yeni notlar tutmaya başlardı.
Nerden de geldi aklıma bütün bunlar dedi kendi kendine ve kitabına geri döndü .
….
“Kolombiyalı mısın?” diye sordu adam
Bir süredir bahçenin ortasındaki kocaman çam ağacının altındaki bankta oturmaktaydı.Elindeki kitabını büyük bir heyecanla okuyordu; ne de güzel anlatıyordu Marquez aşkı kitabında .
Kitaptan başını kaldırıp duraksadığı anlarda karşısında kendisini inceleyen esmer adam dikkatini çekmemiş değildi elbet .Ama hissini kitaptan ayırmak ,zihnini başka yerlere götürmek istemiyordu.Yine de oradaki kalışını merakla izleyen o iki kara gözün varlığını hissediyordu.
“Hayır değilim” dedi
“Marquez okuyordun da sandım ki … “
Gülümsedi usulca…
‘Burada mı yaşıyorsun?” diye sordu adam heyecanla.
Elindeki kitabı kapatıp çantasına yerleştirdi .
Tuhaf bir şey vardı bu adamda .Yakışıklı sayılırdı .Kırk yaşlarındaydı . Kırk yaşın bir erkeğe getirdiği olgunluk ve hoşluk hali vardı üzerinde. İngilizceyi garip bir aksanla konuşuyordu. Siyah gömleğinin üst düğmelerinden biri kopmuştu.
Niye dikmemişki diye geçirdi kafasından .
“Yolculuk yapıyorum.Bir kaç gün kalıp Paris e gideceğim “
“ Parise ilk gidişin mi olacak ? Ben orda uzun süre yaşadım” dedi coşkuyla adam konuşmayı devam ettirmek için bir yol bulduğuna sevinerek.
“Evet ilk gidişim olacak .Tam olarak nereye gideceğimi bilmiyorum ama yine de gideceğim “dedi kadın .
“Bende bir sürü harita ve kitap var Parisle ilgili. İstersen sana verebilirim.Hem biraz bilgi de veririm Paris’i tanıman için.’
“Olabilir.” dedi kadın neden olmasın diye düşündü.
“Evim çok yakın , gidelim mi? Hem birer kahvede içeriz orada. Ne dersin ?”
“Gidelim “dedi kadın
Yardımsever bir hali vardı adamın bir taraftan ama huzursuz ifadesi ,kısa , kesik konuşmaları kadını tedirgin etti.
Yine de onunla beraber gitti.
Bilinmez bir yere doğru giderken biraz da macera arayışımıydı bu acaba?
Belki de geçliğinin etkisiyle, düşünmeden başına gelebilecekleri hiç tanımadığı bu şehirde hiç tanımadığı bu adamı takip etti usulca…