26 Mart 2012 Pazartesi

KADIN ÖYKÜLERİ: Hamam...

Göbektaşının üzerinde ısıdan ve gevşemekten kızarmış çıplak bedene dokunurken mahcubiyet ve tiksinti arasında bir ifade vardı yüzünde. Zengin kadınları yıkamaktı onun işi.

Memeleri kocamandı. Bazen onların varlığından nefret eder, kesip atmak isterdi. Giyinikken o memelere bakan şehvetli gözlerden tikisirdi. Ne vardı ki o memelerde, et yığını sadece diye düşünürdü.

Elleriyle o incecik kadının  memelerine  dokunurken kıskançlık ve istekle dolu bir an. Aralarında epeyce bir yaş farkı vardı.

Başka bir bedene rahatlık ve zevk veren ellerinin kendi isteği dışında hareket etmesini izliyordu hergün. 

O elleri kesip atmak istiyordu.

Annesini de böyle yıkardı. Gerçi o zamanlar elleri çok küçüktü. Annesinin ağır ve hareketsiz vücudunu temizlemek için saatler harcaması gerekirdi. En zoru da onu ters çevirmekti. Çoğu zaman anlamsız bir direnç gösterirdi annesi. Kızgınlığını, yanlızlığını, terk edilmişliğini ancak böyle çabasızca kızına yükleyerek hafifliyordu...

7 Mart 2012 Çarşamba

KURTULUŞ CADDESİ ÖYKÜLERİ


Taze Ekmek

Her sabah erkenden kalkar ,en şık elbisesini giyer,taze ekmek almak için uzun  caddenin en başındaki fırına giderdi. Eski bir fırındı bu. Özellikle mısır ekmeğini sadece sabah çıkartırlardı.
Yoldan geçerken tanıdıklara rastlar, onların selamını alır ve hala hayatta olduğunu gösterirdi herkese.Her gördüğü kişi yüzüne yayılan gülümsemeler olur, yürürken bir taraftan da gençleşir, adımları biraz daha hızlanırdı.
Fırından döndüğünde  evinin merdivenlerini ağır ağır çıkar, perdesini açar , başını kaldırır benim pencereme doğru bakar gülümser ve  adeta günaydın bak ben bugün de hayattayım derdi .
Her sabah aldığı o kocaman ekmek yaşamının birer kanıtıydı onun için …