Karşı pencereden bakardı teyze, sanki aynı evde yaşarmışız gibi. Eve gelince ben, sevinir, rahat bir nefes alır ve gülümserdi. Biraz daha kalmamı istermiş gibi gözlerime bakar, usulca başıyla selam verirdi.
Yalnızdı. Balkonunda birkaç çiçeği vardı ve nadiren ziyaretine gelen gençten bir adam.
Kahverengi perdeleri sabahları sıkımsıkı kapalı,akşam karanlık çökünce ise sonuna kadar açılırırdı.
Bir akşam eve geldiğimde baktım karşı pencereye, yoktu teyze orda. Uyumuş olsa gerek, dedim kendi kendime.
Üç akşam geçip de göremeyince hala, bir yere mi gitmiş diye merak ettim . Sevindim onun adına, belki adadadır çocuklarıyla diye.
Üç ay geçip de göremeyince endişelendim, gidip ziline bassam diye düşündüm uzun süre. Kaçıncı katta oturduğuna baktım, hangi zil olabilir diye saydım. Kapıyı açan olursa söyleyecektim onlara; ben karşı pencereden geliyorum, göremeyince teyzeyi merak ettim, biz her akşam bakardık birbirimize. Kapıyı açan kişi de bana bakacaktı belki tedirginlik içinde ve dönecektim evime usulca.
Gitmedim. Devam ettim her akşam beklemeye; biliyordum illa ki biri çıkacaktı o pencereye.
Ve bir gün aralandı o perdeler. Genç bir kadın çıktı, kısaydı şaçları, elinde sigarası, bakıyordu sokağa. Yaşlı teyzeye hiç benzemiyordu. Baktım ona selam vereyim diye; bakmadı bana, sevmedim onu.
Bilsem de artık o teyzenin olmadığını bu dünyada, yine de her akşam bakarım o pencereden karşıya.
Hatırlarım onun yalnızlığını o perdelerin arkasında. Düşlerim yalnızlığını o pencerenin ardında.
Yalnız olduğum gecelerde açardım kendi perdelerimi, okurken kitaplarımı, yerken yemeklerimi isterdim ki pencerelerimiz arasında bir yol olsun, otururken yaşlı teyze evinde tek başına beni de yanında sansın diye.
Yanlızlığımızı paylaşırdık o açık pencerede.
Hala gelmedi o karşı pencereye….