31 Mayıs 2011 Salı

ANIMSIYORUM...


O beyaz minibüsü düşünüyorum sık sık…
Ailece Malatya”dan  Hakkari Yüksekova”ya doğru yeni bir hayata yada mecbur kaldığımız  bir hayata yolculuğumuzu…
Küçük bir çoçuk olarak muhtemelen olup bitenden hiç ama hiç haberdar olmadan...
Annemi düşünüyorum: gencecik ,yorgun, kırgın, üzgün;  o kadar yükü içine atmasını, sağlığının, psikoljisinin bozulmasını ama yine de mecbur olduğu, ona dayatılan bu yaşama doğru yolculuğunu…
Babamı düşünüyorum ;o genç, idealist ,cesur adamı: kendi doğrusundan şaşmayan adamı…
Çocukluğuma dair pek birşey hatırlayamıyorum :sadece vizyonlar ve anlar …
Hakkari Yüksekovada küçücük ahırdan bozma bir evde oraya sürülmüs  genç ve idealist bir ögretmenin ailesinin 4 çocuğundan biriydim. Kapının arkasındaki çantada babamın bizim için şehirden aldığı “Eti Puf”ları anımsıyorum…

Tavandaki kocaman Türkiye Haritası”nı ;plastikten ve o haritadan damlayan suları…
Anneme sordum neydi o harita diye  ;Çok yağmur yağarmıs çok soğukmus ve tavan aktığı için monte etmisler o haritayı  Haritanın uçlarından akan yağmur suları çocukların yatağına damlamasın diye kovalar hatta tencereler koyarlarmiş altına yere , gece biz uyurken nöbet tutarlarmıs ıslanmayalım diye…

O genis aileleri, birbirine benzeyen o güzel kadınları,  kıyafetlerini anımsıyorum. Geleneksel kıyafetlerini giyerlerdi hep .Aynı aşiretin ,kaçakçılık yapan büyük bir ailenin kadınlarını…
Çaylarını kıtlama içtiklerini, tabaklarına döküp soğuttuklarını anımsıyorum. ¥ağan bembeyaz  karı bir kaba koyup üzerine pekmez döküp dondurma yaptıgımızı anımsıyorum.
Dallası ve Taşdevrini animsiyorum; o zamanlar o zengin ağaların evlerindeki televizyondan Dallası izlerdik, çocuklarla kurumus dalları yakıp sigara içer gibi yapardık.

Babamın sınıfını anımsıyorum bir odada sıralar ve herbir sırada 1.2.3.4.5.sınıflar vardı .Ben de giderdim. Cok meraklıydım okumaya, öğrenmeye; o kadar küçüktüm ki babamın  beni okula kaydetmemiş olmasına çok kızardırım. Hatta bir zaman okulu ziyarete gelen müfettişşe şikayet etmiştim babam beni kaydetmiyor diye...

Nenemi anımsıyorum;evin arkasındakı diyardan dedeme seslendiğini ,o diyardaki telefon tellerine attıgımız taşları ve o taşlardan çıkan sesleri. O diyardan düşmekten ne çok korktuğumu ..

Geceleri tuvalete gitmek için uyandığımda  o merdivenlerden çıkıp tahta tuvaletin karidorundan geçerken tahtaların arasından sızan ışıklardan ne çok korktuğumu ve gözlerimi sımsıkı kapattığımı animsiyorum..Gözlerimi açmazsam görmeyecek ve böylece korkmayacaktım ama yine de korkuyordum..

Ahırda ısıttığımız sulara teştlerde yıkandığımı anımsıyorum ,
o küçüçük pencereden sızan ışığı ,o ışığın o küçüçük tozları nasıl da aydınlattığını ve o ahırda yıkanırken koyunların bana bakışını,
geviş getirirlerken  onlara bakip  Manowar sarkılarını söyleyişimi.
 Ve birdenbire o pencere önünde ışığın kesilmesini ve orada hissettiğim karaltıyı ..Gözetlenme hissinin bende yarattığı  korku ve utancı…

Çocukken nereye gidersek gidelim uykum gelirdi ve bana başka bir oda gösterirlerdi. O odaya gidip uyumak aslında yanlız kalmak isteğimdi. Çoçukken bile hep yanlızlığıma ihtiyaç duyardım. Içeriden gelen sesleri dinlerken ,annemin varlığını hissederken o yatakta kendi bedenimi keşfetmenin yarattığı hazzı ve gizliliği yasamak isterdim.Kendi başıma ,kendi alanımda.. Hep farklı bir çocuktum,yanlız bir çocuktum .Kalabalık bir ortamda bile kendi alanımı arardım. Haftasonları çok erken kalkar, salona giderdim. Orası benim oyun alanım, geleceğimi düşlediğim oda ve hayallerimi düsündüğüm odaydı. O kadar erken kalkmak ,herkesin içerde olduğunu bilmek ama kendimle başbaşa olmak olağanüstü bir hazdı benim için..

Gece yatarken annemin yatağında ders calıştıktan sonra macera kitaplarını okumak; ‘Gizli Yedililer’, ‘Afacan Beşler’ ;  o çocuklarla o maceraları yasamak heyecanı sarardı beni. Bermuda şeytan üçgeninde kaybolan gemiler, ıssız bir adada hapsolan çocuklar ;onlarla maceranın bir parçası olmak, o kitapları sadece okumak değil adeta yaşamaktı benim için… 
Hep gezmek ,başka dünyaları, başka yaşamları görmek ,başkalarının evleri, yaşamları beni çok ama çok heyecanlandırırdı. Başka diyarlara gitmek en büyük tutkumdu. Hep gezmek ;yeni yerler, yeni yaşamlar görmek…

Ve ne zamanki bunu yaptım; anladım ki kendini ,yaşamını da  taşımaktı aynı zamanda yolculuklar .Kendini keşfetmekti.Bu sefer farklı olacak diye başlamakti yeni bir yolculuğa, yeni bir ilişkiye…